Gece Yarısı Tesadüfü
- GeceStory
- 6 gün önce
- 2 dakikada okunur
Melis otelin dar koridorunda ilerlerken saat neredeyse gece yarısını bulmuştu. Toplantının ardından odasına çekilmek istemişti ama uyku gözünden akmıyordu. Elinde telefon, dalgın adımlarla yürürken birden kapı açıldı; içeriden çıkan kişi, gün boyu gözlerini üzerinde hissettiği Mert’ti.
“Geç saate kaldın,” dedi Mert, sesinde yorgunlukla karışık bir sıcaklık vardı.Melis gülümsedi, “Sen de öyle. Bu saatte hâlâ ayakta olmanın tek sebebi olmalı…”
Aralarındaki mesafe birkaç adım kadardı ama bakışları onları çoktan yan yana getirmişti. Mert, elindeki dosyaları masaya bıraktı, bir şişe suyu açıp Melis’e uzattı. O an parmakları birbirine değdi. Küçücük bir temas… ama Melis’in kalbinde büyük bir çarpıntı yarattı.
Koridorun sessizliği içinde nefesler duyulur hale gelmişti. Melis geri çekilmedi. Aksine, biraz daha yaklaştı. “Sanırım günün en ilginç anı, şu anda yaşanıyor,” dedi.
Mert’in gözleri bir anlığına Melis’in dudaklarına kaydı. O bakış, geri dönüşü olmayan bir adımdı. Sessizlik uzadıkça gerilim büyüdü; nihayet Mert hafifçe eğildi. Dudakları birleştiğinde Melis’in dizleri titredi, kalbi göğsünden çıkacak gibi çarptı.
O öpücük sıradan bir yakınlık değildi; gün boyu biriken bakışların, susturulan sözlerin patlamasıydı. Bir an için otel, iş, zaman… her şey silindi. Geriye sadece iki yabancının birbirine karşı koyamadığı çekim kaldı.
Melis gözlerini kapadı, fısıldar gibi mırıldandı:“Bu gece, hatırlanacak bir gece olacak…” Melis odasına döndüğünde dudaklarında hâlâ Mert’in dokunuşunu hissediyordu. Aynaya baktı; yanakları kızarmış, gözleri parlıyordu. “Ne yapıyorsun sen?” diye fısıldadı kendi kendine. Ama cevabı biliyordu: Hayatında ilk defa iş dışında bir şey kalbini bu kadar hızlı attırıyordu.
Telefonuna bildirim düştü. Mesaj Mert’tendi:“Uyuyabildin mi?”
Melis telefonu eline alıp yazdı, sildi, tekrar yazdı. Sonunda sadece tek kelime gönderdi:“Hayır.”
Kapısı çalındığında saatin 01:00 olduğunu fark etti. Açmakla açmamak arasında tereddüt etti. Ama içindeki merak galip geldi. Kapıyı araladığında karşısında yine Mert vardı. Saçları dağınık, üzerinde sadece gri bir tişört ve kot pantolon vardı.
“Ben de uyuyamıyorum,” dedi. “Biraz yürüyelim mi?”
Melis’in kalbi hızlandı. Gecenin sessizliği, otelin boş koridorları… Sanki her şey onları yalnız bırakmak için planlanmış gibiydi. Sessizce başını salladı ve yan yana yürümeye başladılar.
Asansörle en üst kata çıktılar. Çatı katındaki teras tamamen boştu. Şehrin ışıkları aşağıda bir yıldız denizi gibi parlıyordu. Mert ellerini cebine soktu, rüzgâr saçlarını savurdu.
“Bazen her şeyi bırakıp kaybolmak istiyorum,” dedi derin bir nefes alarak. “Sorumluluklar, toplantılar, o anlamsız rekabet… Hepsi o kadar ağır ki.”
Melis, onun sesindeki yorgunluğu ilk kez fark etti. Bir iş arkadaşı değil, kırılgan yanlarını saklamayan bir adam görüyordu. Ona dönüp gülümsedi:“Belki de bu gece tam da bunun için var. Kaçmak için.”
Mert başını çevirip Melis’e baktı. Göz göze geldiklerinde aralarındaki mesafe bu kez daha da kısa sürdü. Dudakları yeniden birleşti. Bu sefer öpücük daha uzun, daha derindi. Melis’in parmakları kendiliğinden Mert’in tişörtünün yakasına takıldı. O an, geri dönüş diye bir şey yoktu.
Ama tam o sırada… çatı kapısı aniden gıcırdayarak açıldı.
Melis ve Mert irkildi, hızla birbirinden uzaklaştı. İçeri giren güvenlik görevlisi, elinde el feneriyle ikisine şüpheyle baktı.“Burada ne yapıyorsunuz bu saatte?”
Mert’in sesi titremedi:“Uyuyamadık. Sadece biraz hava almak istedik.”
Görevli ikisini süzdü, sonra omuz silkti. “Çok kalmayın, burası kapalı sayılır,” dedi ve kapıyı ardına kadar kapatıp gitti.
Kapı kapandığında Melis kalbinin gürültüsünü bastıramadı. Bir yandan yakalanmanın heyecanı, bir yandan Mert’e duyduğu çekim… Bu gece sıradan bir tesadüf sex hikayesi olmaktan çoktan çıkmıştı.
Yorumlar