Asansörde Sıkışan Dakikalar
- GeceStory
- 6 Eyl
- 2 dakikada okunur
Ben Gizem. 30 yaşındayım. Hayatım boyunca birçok rutinim oldu; işe gidip gelmeler, kahveler, kalabalık sokaklar… Ama o gün yaşadığım, hiçbir rutine sığmayacak kadar farklıydı.
Ofis binasının asansörüne tek başıma adım atmıştım. İçimde sıradan bir günün ağırlığı vardı. Kapılar kapanmak üzereydi ki bir el son anda araya girdi. Kapılar açıldığında içeri giren adam nefes nefese, sanki biraz telaşlıydı. Sonradan adını öğrendiğim Emre, 28 yaşında, karşımda duruyordu. Üzerindeki koku, tenine sinmiş hafif bir sıcaklık, dar kabini doldurdu.
Asansör hareket etti. Başımı öne eğdim ama bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Sonra hafif bir sarsıntıyla kabin durdu. Bir kırmızı ışık yanıp sönmeye başladı. “Sanırım sıkıştık,” dedi, sesi derinden gelen bir titreşim gibi kulaklarıma ulaştı.
Nefesim hızlandı. Daralan mekân, nefeslerimizin ritmini birbirine bağladı. Bir adım attığında, mesafe neredeyse yok oldu. Gözlerimiz çarpıştı. İçimde bir elektrik dolaştı, parmak uçlarımdan kalbime kadar yayıldı. Sanki kabinin havası ağırlaşmış, oksijen yerine arzu soluyorduk.
Dakikalar ilerledikçe, sessizlik daha da gerginleşti. Işıkların titrek gölgeleri yüzüne vuruyor, bakışlarını daha da keskinleştiriyordu. Dudaklarına kaçamak bakışlar atarken, onun da gözlerinin dudaklarımda gezindiğini fark ettim. Kalbim göğsümden taşacak gibiydi.
Ellerimiz yan yana, kabinin soğuk metaline dayanmıştı. Arada yalnızca birkaç santim vardı. O küçücük boşluk bile dayanılmaz gelmeye başlamıştı. Parmak uçlarım hafifçe kıpırdadı, sanki metal yüzey yerine onun sıcaklığını arıyordu.
O an gözlerimiz bir daha buluştu. Zaman dondu. Dışarıda koca şehir yaşıyor olabilir ama biz sadece iki kişiydik: dar bir kabin, yanıp sönen ışıklar ve bastırılmaya çalışan bir çekim.
İçimdeki ses, “bir adım daha at, ona dokun,” diye fısıldıyordu. Ama aynı anda başka bir ses, “kontrolünü kaybetme,” diyordu. İşte o an, en yoğun şehvetin doğduğu an oldu. Dokunmadan, öpmeden, yalnızca bakışlarla bile bedenlerimiz birbirine karışmış gibiydi.
Asansör sonunda yeniden harekete geçtiğinde, bedenimden adeta bir ürperti geçti. İçimdeki arzunun tam zirvesinde, gerçeklik tekrar kapıları açtı. Ama ben biliyordum ki — o dakikalar, içime işlenmişti. Ve belki de en büyük tutku, tam da tamamlanmayan, yarım kalan bir çekimde gizliydi. Asansör hikayesi.




Yorumlar